5 Nisan 2008 Cumartesi

Mehmet SÜMER; KARADENİZ İNSANI GÖÇ ETMEK ZORUNDA BIRAKILMAMALIDIR.


Mehmet SÜMER; KARADENİZ İNSANI GÖÇ ETMEK ZORUNDA BIRAKILMAMALIDIR.



Karadeniz Bölgesinin ekonomik, sosyal, kültürel, demografik yapısına bakıldığında, kendi özgün içeriğinden esinlenen özellikler göze çarpar.Doğa yapısının zor olduğu, genellikle dağlık ve tarım arazilerinin kıt, küçük parçalar halinde bulunduğunu görürüz. Makineye dayalı tarım değil genellikle el emeğine dayalı bir tarım tekniği uygulanıyor. Tarımda çalışan nüfusun harcadığı zaman ve emeğe göre karşılığını alamadığını görüyoruz. Bölgede tarım ürünü olarak, çay, fındık, mısır, fasulye, zeytin, turuçgil çeşitleri, elma, son yıllarda kivi ürünü de yetiştiriliyor. Bölgenin en önemli yetiştirdiği ürünler olarak çay ve fındık, bölge insanının sarf ettiği emek, sermaye büyüklüğüne baktığımızda kesinlikle tatmin etmekten çok uzakta kalmaktadır. Çay bitkisi öyle bir hal almıştır ki üreten insanlarımızı, bahçelerin bakımı, çayın toplanması satışı, daha sonra ücretin tahsili sürecinde gururlarını rencide edecek aşırı keyfiliklere maruz bırakmaktadır. Doğu Karadeniz insanı çay ürününü hem üretmek, hemde yok pahasına elinden çıkartmak zorunda bırakılıyor. Çay ürünü konusunda mutlaka bir düzenleme ve kontrol mekanizması getirilmelidir. Bölgede, özel sektör yaraya merhem olması gerekirken bilakis istismar etmektedir. Söz konusu ürünün pazarlama süreçleri ya etkin oluşturulamıyor, yâda çay müstahsilinin örgütsüz olmasından dolayı tam bir sömürü düzenini birileri örgütlemiştir. Fındıkta da önemli sıkıntılar çekilmiş, bazı organizasyonlar üreticiyi belli kıstaslara maruz bırakmıştır. Diğer ürünlerde de gelişmiş tarımsal üretim tekniklerinin uygulanabilir olmaktan uzakta bulunmaları dolayısıyla insanlar yerinde barınıp hayatlarını idame ettirmekte güçlükler çekmektedir.

Tarımsal üretim konusunda; bölgenin dağlık, arazi eğiminin fazla olması, arazilerin küçük parçalar halinde oluşu, iklim yapısının değişkenlik arz etmesi geniş ölçekli tarım işletmelerinin kurulmasına engeldir. Hayvancılıkta ise gene arazi ve iklim koşullarından dolayı genellikle büyükbaş hayvan tarımı yapılmaktadır.

Bölgede sanayi gelişmediğinden, insanlarımızın iş ortamlarının kısıtlı olmasından dolayı göç olgusu kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımızda duruyor. HATTA BÖLGE İNSANIMIZIN BİNLERCE YILLIK KÜLTÜRÜ, İNANÇLARI GURUR DUYULABİLECEK HASLETLERİ BAZI ORGANİZASYONLARIN PROGRAM DÂHİLİNE GİRMİŞTİR. Bölge insanımız müteşebbis olmasına rağmen, kendi bölgesine çeşitli nedenlerden dolayı yatırım yapmamaktadır.

İnsanımızın o her zaman kendini gösteren bağdaştırıcı, bütünleştirici, barıştırıcı özelliği Karadeniz bölgesi ve tüm ülkemizde milli birlik, beraberlik adına olan her olayda öne çıkmaktadır.

Karadeniz bölgemizde, tarihi eserlerin çokluğu, iklim ve bitki örtüsü açısından zengin oluşu, küresel ısınma tehdidini göze aldığımızda gelecekte turizme önemli potansiyel durumuna geleceğini düşünürsek, yatırım ve programlama bu çizgi göz ardı edilmeden düzenlenmesi gerekmektedir. Karadeniz insanı göç etmek zorunda bırakılmaması temennimizdir.

Mehmet SÜMER





OF HAYRAT ÇEVRE DERNEKLER BİRLİĞİ NİN DÜZENLEDİĞİ KARADENİZ BÖLGESİNİN EKONOMİK, SOSYAL, KÜLTÜREL YAPISI ADLI PANELDE, . BŞK. MEHMET SÜMER PANELİN SUNUMUNU YAPTI. Mehmet SÜMER düzenlediğimiz panele katılan misafirlere memnuniyetini bildirerek teşekkürlerini bildirmiştir. Ayrıca Karadeniz Bölgemizin önemli konularına temas edildiğini ve çözüm yollarının da bulunması gerektiğini söyleyen BŞK. Mehmet SÜMER Panelistlere teşekkür etmiştir.

Mehmet SÜMER, ANAYASA YÜK DEĞİL ESAS OLMALIDIR

Mehmet SÜMER, ANAYASA YÜK DEĞİL ESAS OLMALIDIR Anayasa metinleri, toplumsal kesimlerin kamuya ve özel hayata yönelik hak ve menfaatlerinin sağlanması açısından önem arzeden klozlar içermelidir.
Bazı vehimlerin birçok normları kendi doğruları yönünde yorumlayarak, azınlığın çoğunluğa tahakkümünü tesis etme gayretleri kaydadeğer olduğu yeni tesbit edilmemiştir. Bu değerlendirmeler insanlık tarihinin derinliklerinden bugüne değin ONLAR DÜŞÜNEMEZ, BİZ ONLAR İÇİN DÜŞÜNÜRÜZ diye düşünen garip bir felsefi yaklaşımı olan aristokrat azınlığın davranış biçimidir.Tabi, ülkemizde azınlığında çoğunluğunda toplumsal birliktelikleri oluşturmaya taban teşkil edecek esas ve kaideler hakkında söz söyleme hakkı olduğu bir gerçekdir. Sadece dar kesimlerin geniş kesimlere baskısı değil, geniş kesimlerin de dar kesimlere baskısı insan hak ve özgürlüklerini ihlal eden bir davranış şeklidir.Biz onlar için düşünürüz, onlar için üretiriz, şeklindeki işgüzarlık, daha sonra onlar için kazanır ve yaşarız keyfiyetine kadar uzanır. Ortak yaşam alanı ve kişinin evrensel hak ve özgürlüklerine temel olacak özgün esasları devlet sağlamak zorundadır.Bireyin sözkonusu bu asgari kapasitesini sağlamak kamu idaresinin yükümlülüğündedir.İDEALİMİZ, ZAMAN, MEKAN, DOĞRULTU, ŞEKİL, NİCELİK, NİTELİK GÖZETMEKSİZİN, SONSUZ BİLGİYE ULAŞABİLECEĞİMİZ GÜNÜMÜZDE,evrensel pozitif ve doğru dökümanları girdi değelendirip, kişilikli,erdemli hak ve yükümlülüklerini bilen, ülkemizin, tarih süzgecinden geçerek kazandığı müsbet güzel norm ve hasletlere sadece saygı değil, sahip çıkan bireyler yetiştirmek tüm kesimlerin görevi olsun. Birey, aile, millet gelişir ve güçlenirse ülkemiz de çağdaş medeniyetler seviyesine taşınır.
Gelişme ve kalkınmanın sadece fiziki, materyal bazda olmayıp, onlarla birlikde insan hak ve özgürlükleri, birlikde yaşama hassasiyetlerinin kazanıldığı optimum ortamdır.Bireysel ve müşterek alanların huzurlu olmasına baz oluşturacak metinlerin üretilmesi ve derlenmesi tüm kesimlerin asgari müşterekde birleşmesiyle olmalıdır.

ANAYASALAR VE YASALAR ; HİTAB ETTİKLERİ BİREY VE ÜLKELERE YÜK DEĞİL PROBLEMLERİN ÇÖZÜMÜ,HUZURUN TEMİNİ ÖNGÖRÜ OLUŞTURMAYA YÖNELİK KILAVUZ VE ESAS OLMALIDIR.Haklı gerekçelere dayalı bireyciliğin öne çıktığı,fırsat eşitliğinin sağlandığı,özel farklı yetenek potansiyel olan kişi,kurum ve organizasyonların motive edildiği bir platformun üretilmesine esas oluşturmalıdır.Özgürlükler insiyatifi ele geçirmiş veya kazanmışların lütfuyla tadılmamalı ve yaşanmamalıdır.Milletin oluşturduğu kamu düzeninin eseri olmalıdır.
MEHMET SÜMER
(ekonomist)

Mehmet SÜMER. SİVİL ANAYASA OLAĞANDIŞILIĞIN TÜREVİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLDİR.



SİVİL ANAYASA OLAĞANDIŞILIĞIN TÜREVİ OLMAK ZORUNDA DEĞİLDİR.
hedeflenen fen veya sosyal bilimlere dayalı bir prosesin üretilmesi, mutlaka sürecin başında ön çalışmalarını
üstlenecek, ileriki çalışmalara veri tabanı oluşturacak dökümanın sağlanması için ön çalışma grubu veya
grupları ihdas etmek şeklinde olması isabetlidir.Bu uygulama konuyla ilgili başarıya varma açısından zaman,
zemin, kaynak ve tutarlılığı kaybetmemek için önem taşımaktadır. Düzenlenecek ve millet tarafından kabul
edilecek anayasanın fizıbıl olabilmesi için teknik ön çalışmaların olması kaçınılmazdır. Yasalar isabetsiz
çıkarıldığında anayasalar tarafından uygunsuzluk tezine tabi tutulduğu gibi, Anayasanın birey ve toplum
ihtiyaçlarını karşılamaya dönük tutarlılık kompazisyonu mutlaka milletin onayından geçecektir (milletin kendisi
veya millet adına tasarruf yetkisi bulunan meclis).ANAYASALAR, SÜNİ DURUMDAN VAZİFE ÇIKARANLARIN
İNSİYATİFİNDE VE ESERİ OLMAK ZORUNDA MIDIR ? SİLKİNMEKSE,MİLLET ÖNGÖRÜSÜ GEREĞİ
SİLKİNMELİDİR. YENİ BİR BAŞLANGICIN GEREĞİ TOPLUMSAL VİZYONUN TÜREVİ OLMALIDIR.
Düzenleyen olağanüstülük, düzenlenen milletin geleceği olmamalıdır.Zorlayıcı konjoktürllerin sonucu oluşturulan
anayasa metinleri, milletin ihtiyaçlarından çok konjoktürü oluşturan azınlığın işine yaramaktan öteye gitmemektedir.
Milletin ve evrensel doğruların referans olduğu normlar hiçe sayılıp, kendi oluşturdukları referanslar millete kalıcı
çare olmaktan uzaktır.BAZI İŞGÜZAR ODAKLARIN SAPLANTI EZBERLERİNİ, AKILCI VE METİN DAVRANIŞ
ORTAYA KOYARAK BOZMAK GEREKİR.
Son zamanlarda belli çevrelerin gündeme getirdiği " KURUCU MECLİS" kavramı, millete rağmen, kendini
milletin hamisi görmek ve yukardan bakma alışkanlığının eseridir.Sözkonusu fikirler için kurulmamışlık fotoğrafı
ve kuruculuk ihtiyacı milletimizin ihtiyaçlariyla örtüşmemesi ilgi çekici ve memnuniyet vericidir.
Ülkemizin her bakımdan başarıyı yakalamış konumda olması, yüksek refah düzeyini temin edebilecek,
ekonomik, sosyal, kültüral, ahlaki sıtabilizasyonun sağlanması ihtiyacı, olağanüstülük zihniyetinin kuruculuk
ihtiyacı ile çatışmaktadır.
Toplumsal hayatın doğal, meşru insan olmaktan ileri gelen istek ve ihtiyaçlarının önüne, eksantrrik, sivri,
terbiyeci fantazileri olan odaklar geçmemelidir.
Malum düzenleyiciler, eyer kendileri adına aynı çizgiyi takip edecek istedikleri kurucu meclis dışında,
bir kadro olsa, kurucu meclis gündeme gelmez.BİZİM İŞİMİZE GELİRSE OLSUN, BİZİM İŞİMİZE GELMEZSE
MİLLETİN İŞİNEDE GELSE OLMASIN, Zihniyeti haksız, yersiz bilimsellikten uzak düşüncedir.Böyle bir meramın
tahakkuku mümkün olmamalıdır.
MİLLET VE ÜLKE ADINA UZUN SOLUKLU İHTİYAÇLARIMIZI KARŞILAYACAK BİR ANAYASANIN
HAYIRLI OLMASINI UMUYOR VE TEMENNİ EDİYORUM..



MEHMET SÜMER
Ekonomist-işadamı

Mehmet SÜMER, MİLLET BİLMEZ BİZ MİLLET İÇİN BİLİRİ EZBERCİLİĞİ


Mehmet SÜMER, MİLLET BİLMEZ BİZ MİLLET İÇİN BİLİRİ EZBERCİLİĞİ



Ülkemizde yasama, yürütme, yargı, müesseseleri, milletin rızasına uygun ve onun iradesiyle tecelli etmiştir, edecektir, etmelidir. Millete rağmen milletin hamiliğine soyunma işgüzarlığını cesaretini gösterenler, tarihin ve gene milletimizin sinesinde sakıncalı yerlerini alacaklardır. Tecrübe insanoğlunun geçmişte kendisinin ortaya koyduğu veya hisse alabileceği başkalarının ortaya koyduğu düşündüğü hal ve tasarruflardan, çıkardığı ve uyguladığı kalıplardır. Mazimiz daha sonra pişmanlığını, hareketinin uygunsuzluğunu itiraf eden ve telafisinin mümkün olmadığına müdrik olan kendi durumunu oluşturup vazife çıkaranlarla doludur.

Yargı gücü sonsuza değin, millet değişim dönüşüm istese de kendinden önce doğanların oluşturduğu hükümlere, ihtiyaçlar, düşünceler değişse de sadakat göstermesi ne denli isabetlidir. Yararlı, güzel hasletlerimize sadakat göstermek, asla çağ dışı kalmış, toplumun rızasına, tasvibine uygun olmayan prensipleri milletimize rağmen diri tutmak, millete sen düşünemezsin, senin için ben düşünürüm sabıkalı egodur. Bu toplum muhafazakâr olduğu kadar da kendi yararına değişim ve dönüşümden yana her zaman tavrını ortaya koymasını bilmiştir.. Söz konusu bu otoriteler referans tuttukları normların sahibi de milletti, eğer millet onların referanslarını ihtiyaçları doğrultusunda değiştiriyorsa yeni düzenlemelerin sahibi de millettir. İstedikleri kurallar, işlerine gelen kurallara sahip çıkarken, yeni değişenlere de sahip çıkmak onların görevleri olmalıdır. Müdahale ezberciliği yapısı, milletin iradesi ve zaman bileşeniyle yükselerek gittikçe umduğunu bulmak biryana, savrularak erimektedir. Hedef tuttukları, sağlamaya çalıştıkları konum maalesef dogmaları gereği onları çekmiyor bilakis itiyor ve itecektir. Terbiyeciler millet iradesine terbiyeli olsalar çok isabetli hareket etmiş olurlar.

Günümüzde baş gösteren global ekonomik griz ve bölgemizdeki sıkıntıları birlikte elbirliği, güç birliği içinde halletmemiz gerekirken kendi kendimize gedik açmamızı bu millet affetmeyecektir. HER ŞEYE RAĞMEN GÜÇLÜ, MÜREFFEH, ÖZGÜR, DÜNYADA İDDİALI, HER İNSANIMIZIN MENSUBİYETİNDEN GURUR DUYDUĞU SÖZÜ GEÇEN ÜLKE OLMA YOLCULUĞUMUZ DEVAM ETMEKTEDİR EDECEKTİR.

Mehmet SÜMER

Mehmet SÜMER, VERİMSİZ MİKRO BELEDİYECİLİĞİN TASFİYESİ


Mehmet SÜMER, VERİMSİZ MİKRO BELEDİYECİLİĞİN TASFİYESİ Beldelerden nüfusu 2000 in altına düşenlerin kapatılmasını yadırgayacak çevrelerin olduğu, bu çevrelerin konuyu çok değişik mecralara çekebileceği istismar edebileceğini biliyoruz.

Kapatılan belediyelerin durumuna kısaca baktığımızda, öncelikle izlenen süreç bir tolerans, zaman tanıma, daha iyi konuma gelmeleri veya getirilmeleri, belediye olma imkân ve kabiliyetlerine kavuşmaları için uygun bir hassasiyetti. Aynı zamanda bu süreç toplumsal birlik beraberliğin, imece anlayışı fırsatının yakalandığı bir diyalog zemini oluşturmuştu. Fakat söz konusu bu ortamı göz ardı eden birçok belediyelerin kaçınılmaz sonu gelmiştir. Küçük olsun benim olsun, benim olmazsa nekadar büyük olursa olsun toplumun menfaatine de olsa görmeme, görmemezlikten gelme gibi bir sakıncalı hasetlik anlayışı israftan öteye gidemez. Yan yana iki veya üç belde veya bir beldenin yanında birçok köyler olmasına rağmen birleşmekten imtina etmek büyümenin ne denli imkânlar getirdiğini maalesef taassup anlayışından kopamadan göz ardı etmek anlamına gelir.

Birçok belde belediyesinin elde ettiği gelirle personel maaşını veremediğini, hizmetlerde toplumun ihtiyaçlarını merkez belediyelere bildirmekten öteye gidemediğini gördük. Sadece bu nedenlerle belediye olunmasının uygunsuzluğu rahatsızlık vericiydi. Demokrasi ne bahasına olursa olsun mikro milliyetçiliği önermiyor. Bilakis demokrasi kitlelerin diyaloğunu da öneriyor. Demokrasi kalkınan ve kalkınmışlığı dengeli dağıtmasını bilen ülkelerde daha fazla serpiliyor, gelişiyor. İsraf anlayışının ülke gelişmesine nedenli engel olduğunu da bilmiyor değiliz.

İyi niyetli verimli çalışmalar sergileyen, beldesine ufuklar açan belde belediyelerimiz inde olmadığını söylemek büyük haksızlık olur. Fakat yetkisi olduğu bakir alanlarda nasıl yönetim ortaya konulduğu bilinen belde belediyeleri de olmadığını da düşünmek, şahit olma, milletimizin dikkatlerinden kaçmamıştır eminim. Tabi kapatılan belediyelerde oluşmuş birçok güzel prensip gelenek, görenek mevcuttur. Onların hissiyatlarına da tercüman olmak gerekir. Umarız ki o beldelere gelecek ekonomik, sosyal, kültürel, altyapıya yönelik güzel olumlu hizmetler, kendilerini mağdur gören yöre ve çevreleri memnun ve mutlu eder. Dolayısıyla da yapılan bu önemli değişiklikten milletimiz ve ülkemiz mesut olurlar. Bu memnuniyete taban oluşturacak imkân, kadro, bilinç, liyakat, yetkinlik irade olması ayrıca mutluluk vericidir.

MECLİSİMİZİN VE HÜKÜMETİMİZİN ORTAYA KOYDUĞU BU TASARRUF MİLLETİMİZE, ÜLKEMİZE HAYIRLI OLSUN.

Mehmet SÜMER,EKONOMİST

Mehmet SÜMER, AK PARTİ BAYRAMPAŞA İLÇE MERKEZİNDE EKONOMİ SUNUMU YAPTI.


Mehmet SÜMER Ak parti Bayrampaşa ilçe merkezinde ekonomi sunumu yaptı.

Ak parti Bayrampaşa İlçe merkezinde Ak parti genel başkan yardımcısı,Başbakan danışmanı, milletvekili Sayın Prof. Dr. Ömer Dinçer’in, belediyeBaşkanı, Sayın Hüseyin Bürge ilçe bşk. Sayın Cemil Yıldız ve iş adamlarınınBulunduğu bilgilendirme toplantısında, Ekonomist Mehmet SÜMER, ekonomik hayatın içinden bir dizi çalışmalar ve karşılıklı görüşmeler sonucunda derlediği iş hayatına, ekonomiye, kobilere ve iş adamlarına yönelikVeriler, çözülmesi gereken sorunlar, gelişmeler hakkında bir sunum yaptı, Sayın Prof. Dr. Ömer Dinçer ise, İş adamı Mehmet SÜMER’İN değerlendirmelerine yönelik durum tespitinde bulunmuştur. Toplantıda bulunan hazirunun sorularının cevaplanmasından sonra etkinlik sona ermiştir

Ekonomist Mehmet SÜMER, sunumunda işlediği ve dikkate alınması gerektiğini önemle vurguladığı konu başlıkları şöyledir:

- Teşviklerin, ürün, sektör ve bölge bazında yapılması

- İşçi sigorta primleri ve stopajların seviyesinin istihdama etkileri

- Katma değer vergisi ve bsmv lerin ödeme şekillerinin, piyasadaki vade uzunlukları düşünüldüğünde fınans maliyetleri iş hayatına götürüsünün önemli olduğu

- İthalat rejiminin iş hayatına etkileri

- Enerji maliyetlerinin önemi

- Finans maliyetlerinin etkileri

- Kosgepin işlevsellik arz etmesinin gerekliliği

- Kayıtlı ekonomiye motivasyonunun sağlanıp haksız rekabetin giderilmesi

- Mahalle aralarında açılmış,büyük mağazalara organik bağı olan marketlerin küçük marketlere etkileri

- Kalifiye eleman eksikliğinin iş hayatının gelişmesine negatif tesiri

- Hammadde fiyatlarının artışı ile enflasyon arasındaki açıklığın iş hayatına maliyetleri

- Küresel akımın getirdiği teknolojik gelişmelere rağmen iş hayatının feda etmek zorunda kaldığı demirbaş veya inovasyon sürecindeki kayıplar, gibi konular hakkında değerlendirmelerde bulunmuştur.

-

Mehmet SÜMER, Ekonomist

-